Ana Sayfa
Duyurularım!!!
Kimim Ben???
Kendi Siirlerim!!! (1)
Kendi Siirlerim!!! (2)
Kendi Siirlerim!!! (3)
Kısa Kesiklerim!!! (1)
Kısa Kesiklerim!!! (2)
Kendi Öykülerim!!!
Kisa Kesikler!!! (1)
Kisa Kesikler!!! (2)
Kisa Kesikler!!! (3)
Kisa Kesikler!!! (4)
Kisa Kesikler!!! (5)
Kısa Kesikler!!! (6)
Kısa Kesikler!!! (7)
Kısa Kesikler!!! (8)
Sevdigim Siirler (1)
Sevdigim Siirler (2)
Sevdigim Siirler (3)
Sevdigim Siirler (4)
Sevdigim Siirler (5)
Sevdigim Siirler (6)
Sevdigim Siirler (7)
Sevdigim Siirler (8)
Sevdigim Siirler (9)
Sevdigim Siirler (10)
Sevdigim Siirler (11)
Sevdigim Siirler (12)
Sevdigim Siirler (13)
Anket Bölümü
Link Paylaşımı
Tatli Bir Mola!!!
Not Defterim
Sevdiğim Yazılar!!!
 

Kendi Öykülerim!!!



BİR GÜNDE PARİS

Bavullarımı hazırlarken hiç zorlanmadım diyebilirim.Çünkü ayağıma geçirdiğim blue jean ve sırtımda ki wrangler tişörtümden başka yanıma hiçbir şey almamaya karar vermiştim.Şimdiden kendimi Paris sokaklarında boş bavulumu doldurmak içinmağazaların önünde hayal etmeye başlamıştım bile çoktan.

Balkona çıktığım da, o Paris'in kendine has büyüleyici, etkileyici havasının etkisine çoktan kapılmıştım ki, kapının çalmasıyla kendime geldim.Büyük,tekerlekli bir araba ile komik içeri girerken menünün zengilliği beni şaşırttı dersem yalan söylemiş olurum.Kahvaltı sonrası kendimi, o büyüleyici havanın içerisinde bulmuştum.Bir yandan mağazalara dalarken bir yandan da ne zaman buraya geldiğimi düşünüyordum.Pilotun '' 40.000 feetteyiz,Paris'e yaklaşık dörts saat on dakika sonra ineceğiz '' sözleri hala kulaklarımda çınlıyor.Gümrükten çıkışım ve boş bavullarımla '' - taxi ''diye seslendiğimi ve otelime gelişimi hatırlıyorum da...

Zaman ne çabuk geçiyor.İşte hayallerimin şehrindeyim,Paris'te.Kucaklarını bana açmış sesleniyor adeta. ''Gel Gizemli,kollarım sana açık,efsanelerin mutluluk kuşu...

Cafe
La Rose'da kahvemi yudumlarken karşımda tüm görkemiyle davetkar bir eda ile bana bakan La Village mağazasının vitrnlerinden gözlerimi ayıramıyordum.Hesabı ne zaman ödedim,ne zaman mağazanın içine girdim hatırlamıyorum,Tek hatırladığım soyunma kabinlerinde yarış edercesine kıyafetleri denememdi.Ve kasa da kredi kartımın limitlerini zorlayan hesap sonrası babama vereceğim cevabın zorluğu...

Otelime geldiğimde saat 14:00 de geliyordu.Hemen bir duş sonrası, en yeni kıyafetlerimden birini üzerime giyip sokağa fırladığımı hatırlıyorum.

Taxi şöferine '' Kitapçıların olduğu yere lütfen '' dediğimde
   - Bayan,
La Moura müzesinin etrafında birçok kitapevi var,düşünür müsünüz???
sözü ile
   - Tabii ki..
diye cevap verdim,müzeyi gezme imkanı bulabilirdim.

Satıcının önerdiği Paris belgeseli kitabını incelerken yan banktaki gencin eliyle bir şeyler ikram ettiğini fark ettim.Şaşkınlıkla yüzüne bakarken
   - Mısır,almaz mısınız??? dedi.
Siyah bir kot üstünde,siyah bir tişört içerisinde yemyeşil gözleri ve biryantinli saçları ile öylesine şık bir görüntüsü vardı ki, hele o şiirsel ses tonu..Ne yalan büyülemişti beni.
   - Merci..
diyerek mısıra doğru elimi uzattığımda kan beynime sıçramış,bedenim yedi şiddetinde depremle sarsılmıştı.Ellerimi tutmuştu çünkü...
   - Sanırım yabancısınız,Paris'e ilk gelişiniz mi???
Kısaca evet diyebilmiştim.
   - Size eşlik etmemi ister misiniz??? Parisimiz çok güzeldir ve büyük.
Mutluluk duyacağımı söylerken cümleler ağzımdan dökülüvermişti.

Jean ile zamanın nasıl geçtiğini fark edemiyordum.Sanki mutluluktan uçuyordum.O büyük Paris, birkaç saat içerisinde erimişti.Ayrılık saati yaklaştıkça,içimi bir hüzün kaplamış,hava alanının yolunu çoktan almıştım.Uçağın kapısı kapanırken,vicudumun bir yarısını Paris'te bırakmıştım.Uçak pistte ağır ağır ilerlerken,Jean'ın hediyesi bilekliğime, sıkı sıkı sarıldığımı ve onunla geçen dop dolu beş saatimi tekrar tekrar yaşamaya başlamıştım bile.

Paris, akşam kızılına bürünürken,Ren Nehrinin üzerinden uçağımız yükselişine devam etmekteydi.Sanki yükselen,kalbimin içerisinde bir kuş gibi benden bir şeyler götürdüğünü hissediyordum ve dudaklarımdan dökülen son cümleyle dalmışım.

Bekle beni Paris,bekle beni Jean...
Yakında tekrar geleceğim.




Yılbaşı Hediye Resimleri
 

 
HEDİYE UĞRUNA
 
Kar olabildiğince şiddetini arttırmış ve yerini tipiye bırakmıştı. Karşı tepelerde beyaza bürünmüş çam ağaçları ortadan kaybolmuş yerini buzlu camın ardından görünürcesine puslu bir manzaraya bırakmıştı.
      - ‘’ Sanırım yolumuzu kaybettik. ‘’dedi, genç adam.
Tek başına olmasına rağmen çoğul cümle kullanarak kendine cesaret vermek istemişti. Gözlerinde korkudan hiçbir iz yoktu ama ne yalan umudunu yavaş yavaş kaybetmiyor da değildi.Oysa ne kadar kolay olacaktı.
-         ‘’ Hemen bir saate kadar dönerim canım. ‘’ derken güzel karısına;
-         ‘’ Şimdi boş gitmek olmaz.Karşı tepelerden bir tavşan vurup hemen dönerim. ‘’ diyerek evden ayrılmıştı.
Yeni evlenmişlerdi: Ahmet öğretmen Mersin’in sımsıcak deniz ikliminden torosların zirvesine gelin getirmişti, Hatice hanımı.
-         ‘’ Değişik bir şey götürelim ‘’ derken zaruriyet olduğunu saklamak istese de durum Nurşen hanımın gözlerinden kaçmamıştı.tebessüm ederek;
-         ‘’ Tamam hayatım, ama çabuk dön lütfen. ‘’ diyebilmişti.
Birden irkildi kan beynine sıçradı. Üç çift göz bulanık bir süliet gibi kendisini izliyordu. Koluyla suratını kaplayan kar tanelerini temizlerken gördüklerinin hayal olması için dua ediyordu.Ama hayır , gerçekti. Karınları içine çökmüş, kuyruklarını bacaklarının arasına kıstırmış üç adet kurt, kendisini izliyordu. Damarlarının donduğunun hissetmişti.Dün okuldaki konuşmalar çınladı beynine;
      -     ‘’ Kaymakamın cipine saldırmışlar. ‘’ diyordu hademe Hamdi bey. ’’ Açlıktan kurtlar cipin tekerini yemişlerdi.Allah’tan jandarma yetişmişte, kaymakam bey ve şoför kurtulmuş. ‘’ diyordu.
Titredi yerinde,dondu kaldı. Kurtlar şimdi etrafında dönüyorlar adeta oyun oynuyorlardı.Yavaş yavaş yürüdü.
-         ‘’ Allahım ‘’ dedi, soğuktan donan dudakları. ‘’ Allahım bana kuvvet ver, bana yardım et. ‘’
Kulakları tırmalayan kurtların uluma seslerine karışan bir gürültüye, kulak kabarttı.Evet bu yakınlardan gelen bir sesti.
-         ‘’ Oduncular, oduncular ‘’ diye mırıldandı, yavaştan.
Sese doğru yönelirken gözleriyle de kurtları kontrol etmekten geri kalmıyordu.
-         ‘’ Tok kurt saldırmaz, ürkütmemek gerekir. ‘’ demişti bir keresinde Hamdi bey.Tek kırma tüfeğini havaya ateş ederek kurtları kaçırma düşüncesi birden saçma bir fikir halini almıştı.Vazgeçti.
Evet yanılmamıştı.Dört kişilerdi. İlk defa görmüş olsa bile uzun zaman önce kaybettiği dostlarını görmüşçesine sevinmişti, içindeki korku umuda sevince dönüşmüştü. Ağır ağır onlara doğru yaklaşırken kurtların kendisini takip etmekten vazgeçtiğini görmesi, sevincini bir kat daha artırmıştı. Adımları hızlandı, hızlandı. Nereye bastığını bilmeden karda düşe kalka koşmaya başladı. Bir yandan da sesi çıktığınca bağırıyordu:
-         ‘’ Heey!... Arkadaşlaar!... ‘’
O da ne!... Adamlar baltalarını bıraktıkları gibi koşmaya başlamazlar mı?... Bir yandan koşuyor bir yandan bağırıyordu.
      -    ‘’ Heey!... Nereye… ‘’
 
Böylesine kötü bir havada ormancıların kontrole çıkmayacağını düşünen 4 köylü, kaçak odun kırmaya ormana gelmişler ama karşılarında tüfekli adamı görünce ormancı sanıp kaçmaya başlamışlardı.

Anlam veremediği bu kovalamaca fazla uzun sürmedi. Tipide yolunu kaybettiği için farkında olmadan 9 km. ilerideki yerine köyünün eteklerine geldiğini, köy uzaktan görününce fark etti.
-         ‘’ Hayırdır, bu havada nereden böyle? ‘’
Çayından bir yudum aldıktan sonra,
-         ‘’ Hadim’den. ‘’ dedi, genç adam. Ben Hadim Lisesin den öğretmenim. İsmim M.Emin.
Hadim, dört bin nüfuslu Göksu ırmağının kenarında kurulmuş torosların zirvesinde ufak bir ilçe idi. Ve Hadim’e geleli daha 2 yıl olmuştu. Tek tutkusu eşi ve yeni dünyaya gelen kızı olan M.Emin’e, av merakını Ahmet öğretmen alıştırmıştı. Her defasında eli boş dönmesi hayat arkadaşı tarafından espiri konusu olduğundan beri, daha hırslanmıştı.Zaman buldukça açılır, fazla gecikmeden dönerdi.İlk kez böyle tehlikeli bir maceraya bulaşmıştı. Ve tesadüf ki; Ahmet öğretmen bu kez yanında değil, böyle bir durumla yalnız mücadele etmek zorunda kalmıştı.
Arkası dönük kahveci bardakları yıkarken seslendi:    
-         ‘’ Bir saat sonra Hadim’e bir cip hareket edecek, onunla dönersin öğretmen bey. ‘’
Eve geldiğinde hava kararmak üzereydi. Hayat arkadaşı kapıyı açarken sitemini dile getirmeyi ihmal etmemişti.
-         ‘’ Nerede kaldın be Emin, bu kadar gecikilir mi? ‘’
Emin daha cevap verememişti ki, devam eti:
-         ‘’ Eee… Hani tavşan. Yine boş mu geldin. Peki akşam ne götüreceğiz. Eli boş gidilir mi? ‘’
Hafif tebessüm ederken gün boyu,ebedi olarak kaybedeceğini düşündüğü Nurşen’ine sarıldı Emin… Saçlarını koklarken öylesine bir sıkıyordu ki kollarıyla…
Bir ara boğulacağını düşündü Nurşen. Emin’in bu sıcak ilgisine şaşırmışta değildi hani Gözlerine baktı.
-         ‘’ Bugünümü götüreceğim arkadaşıma. Evlilik hediyesi olarak, bugün ki anımı, birtanem. ‘’ diyebildi Emin…

 
Haberin Olsun...! ^__^
Duyurularım Yenilendi!!! Okumadan Geçmeyin...

En Yeni Sayfalar(!)
1-Kısa Kesiklerim açıldı...
2-Kendi Şiirlerim 3 tamamlandı...
3-Kendi Şiirlerim 2 BİTTİ...
4-Kendi Öykülerim eklendi...
Ek Olarak(!)
Duyurularım'a uğramayı unutmayın...

My House on Web

page counter
 
ONLİNE ZİYARETÇİLERİM

http://KENDİ

---- PageRank --
------ Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol